Haberler

İlklerin İyilik Hareketi, Deniz Feneri Derneği

29-09-2014

Bu gün şehirlerimiz çocuk sesleriyle, neşeli gülüşleriyle dolup taşıyor. 2014-2015 eğitim öğretim yılı tüm heyecanı ile başlıyor.

Bu gün şehirlerimiz çocuk sesleriyle, neşeli gülüşleriyle dolup taşıyor. 2014-2015 eğitim öğretim yılı tüm heyecanı ile başlıyor.

Hepimize hayırlı olsun. Fakat ben bu gün sizlerle farklı bir konuyu, farkında olmadan edindiğimiz belki de yaradılışımızda var olan yanımızı paylaşacağım.

Bu gün çocuklarımız en yeni elbiseleri, rengârenk okul çantaları, cicili bicili kırtasiye malzemeleri ile okula adım atıyor. Kendinin hiç bir eksiği olmayan minik bedenler her şeyden habersiz tüm bu güzelliklerin herkesin doğal bir hakkı olduğunu, bunlara herkesin ulaşabildiğini zannediyor.

Geçtiğimiz hafta bu gün bir vesile ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın yönetim kuruluna şahit oldum. Vakfa sadece o hafta için çok çeşitli konularda yardım almak için o kadar çok kişi başvuru yapmıştı ki; hayretler içerisinde kaldım. İşi olmayan, evi olmayan, yakacağı olmayan, yiyeceği olmayan, giyeceği olmayan, okul ihtiyaçlarını karşılayamayan… o kadar çok vatandaşımız, komşumuz, akrabamız, kardeşimiz, arkadaşımız vardı ki bir kez daha hayretler içerisinde kaldım.

Ben de bir çokları gibi ihtiyaç belirtenlerin profesyonel olarak bu işi meslek edinenler grubuna dahil olduğunu düşünmekte idim. Fakat içime düşen bir kurt “Ya değilse!” şüphesini uyandırdı.

Aynı gün çok değerli arkadaşım eğitimci-yazar Yüksel Sarıkaya, hazırlamakta olduğu bir kitap için Deniz Feneri Derneği iletişim sorumlusu Recep Koçak beyle görüşmeye gideceğini, kendisine arkadaşlık edip edemeyeceğimi sordu. Vakfın toplantısına şahitlik eden ben, bir de sivil bir yardım kuruluşunu ziyaret etme tecrübesine hemen olumlu cevap verdim.

Deniz Feneri Derneği’nin Zeytinburnu’ndaki genel merkezine doğru yola çıktık. Kapıda bizi güler yüzlü bir görevli karşıladı. Kısa iletişimin ardından mütevâzi dernek binasının, sade döşenmiş odasındaki Recep Koçak beyle görüşmeye başladık. Recep abi hep gülümsüyordu. “Hoşgeldiniz” girizgâhından sonra kırk yıl hatırı olan kahvelerimizi hoş bir sohbet içerisinde yudumlamaya başladık.

Sohbet kendiliğinden iyilik hareketine Deniz Feneri’nin niçin, nasıl kurulduğuna gelivermişti. Recep abi, iyilik yapmanın insanın genlerinde olduğunu her zamanki tebessümü ile bizlere bıkıp usanmadan anlatmaya başladı. Deniz Feneri’nin de aslında ıssız kayalıklarda kurulan, azgın dalgalarla boğuşan her türlü gemiye kayalıkları gösteren; gemilere hiçbir ayrım yapmadan yardım eden bir oluşum olduğunu bize hatırlattı. İsim babası Mustafa Kutlu olan Deniz Feneri Derneği de hiçbir ayrım yapmadan; din, dil, ırk… yardıma ihtiyacı olan kimselere yine yardımseverler tarafından yapılan iyilikleri ulaştırmak üzere kurulan bir sivil toplum kuruluşudur, dedi.

Deniz Feneri Derneği, Recep Koçak abinin anlattıklarına göre, ülkemizdeki iyiliklerin hep öncüsü olmuş. Yaptığı projelerle ve kampanyalarla hep ilkleri gerçekleştirmiş. 1996 yılında bir ilk olarak televizyonda Ramazan Programı olarak başlayıp, o günden bu güne hep ilklerle iyilik hareketini devam ettirmiş. İyi ki de var. Çünkü sevinçlerin paylaşılarak çoğalması gibi, iyilikler de değişik isimlerde çoğalmış.

Deniz Feneri bu yardım kuruluşlarının çoğalmasını rakip olarak değil, ulaşamadıkları yardım kuruluşlarına ulaşan birer deniz feneri olarak görüyor ve seviniyor. Gerektiğinde de her türlü sivil ve resmi kuruluşla yardıma muhtaçlara ulaşmak için, birlikte olmaktan çekinmiyor.

Recep abi uzun yıllardır görev yaptığı bir kuruluşta değil de sanki yeni göreve başlamış bir öğretmen heyecanı ile bizlere Deniz Feneri Derneği’ni anlatıyor. Barkot sistemini arkadaşlarımız yardımseverlere ve bağışçılarımıza daha iyi hizmet verebilmek için geliştirdi diyor.

Anlamadığımızı görünce de açıklamaya başlıyor. Bağışçının derneğimize bağışladığı bağış barkot ile etiketlendirilir. Bu barkot malın geldiği yeri, zamanı ve her türlü bilgisini kaydeder.

Bağış yardıma muhtaç kişiye ulaştırıldığında ne zaman, kime verildiği barkota tekrar kaydedilir. Böylece derneğimize ulaşan bağış, geldiği yer ve ulaştığı kişi ve yer olarak sisteme kaydedilir. Böylece bağışçı veya denetçiler derneğimize yapılan her türlü bağış ve ulaştığı yeri kolaylıkla takip ve kontrol edebilir; diyor.

Deniz Feneri gönüllüler aracılığı ile ülkemizin hemen her yerleşim bölgesinde temsil ediliyor. Nerede yardıma ihtiyacı olan bir kimse var ise, hemen tespit edilip kontrollerden sonra yardımlar ulaştırılıyor. Recep Koçak abi, yorulmak nedir bilmiyor. Konuşmalarına bizi lojistik merkezini gezdirirken de ara vermiyor. Geldiğimizden beri anlattığı işlerin uygulandığı yerleri de gözümüzle görüyoruz. Güneş dünyamızı aydınlatırken başlayan Deniz Feneri ziyaretimiz havanın kararmasından sonra son buluyor. Ziyaretçi olarak girdiğimiz dernek binasından, bir Deniz Feneri Gönüllüsü olarak şimdilik veda ederek ayrılıyoruz.

İnsan var oldukça, dünya durdukça yardıma muhtaç insanlar var olacaktır. Bununla birlikte yardıma muhtaç insanlara yardım edecek insanlar da eksik olmayacaktır. Deniz Feneri Derneği, bu iyilik hareketindeki köprülerden sadece biridir. Sevgili okurlar, çevremize şöyle bir de alıcı gözle bakalım. Bizim geleneğimizde alan el olmaktansa, veren el olmak yeğdir. Veren ellerimiz muhtaçlara her daim uzansın. Deniz Feneri Derneği gibi köprüler de eksik olmasın. Kalın sağlıcakla.

Ekrem Aytar

Toplam