Haberler

Savaş Göç Yoksulluk Sempozyumu Gerçekleştirildi.

26-02-2018

Deniz Feneri Derneği ve FSMVÜ tarafından düzenlenen Ana Sponsoru Ziraat Katılım Bankası’nın olduğu "Savaş, Göç ve Yoksulluk" sempozyumu değerlendirme toplantısıyla bitti.

Sempozyumun açılış bölümünde konuşan Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz, dernek olarak savaş, kuraklık, kıtlık ya da başka sebeple göç etmek zorunda kalan insanların tutunma mücadelesinde yanlarında olduklarını söyledi.

Cengiz:"Göç olgusu, Avrupa'da ve dünyada bir güvenlik meselesi olarak ele alınmaktadır. Yani insanlık meselesi değil de güvenlik meselesi. Olaya güvenlik merkezli yaklaşılırsa insan görülemez'- 'Göçmenler yerleşik halka göre daha az suça bulaşıyor. Göç tek başına iyi ya da kötü değildir. Önemli olan bu olguyu nasıl yönettiğiniz. İyi planlarsan bu toplumsal...

Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Mehmet Cengiz, göç olgusunun Avrupa'da ve dünyada insanlık meselesi olarak değil, güvenlik meselesi olarak ele alındığını belirterek, "Olaya güvenlik merkezli yaklaşılırsa insan görülemez." dedi.

Deniz Feneri'nin Türkiye'nin tüm şehirlerinde ve dünyanın birçok ülkesinde faaliyet gösterdiğini anlatan Cengiz, şu bilgileri verdi:

"Dünyanın 65 ülkesinde afet sonrası yaraların sarılması, kalkınma projelerinin hayata geçirilmesi ya da eğitim alanındaki yenilikler için çalışmalar yapıldı. Türkiye hem göç alan hem de Avrupa'ya gitmek isteyenlerin transfer ülkesi haline geldi. Milyonlarca Suriyeli kardeşimizi ülkemizde misafir ediyoruz. Bu bizim kardeşlik, komşuluk ve insanlık vazifemiz. Ne gelişmiş ülkeler ne de uluslararası kuruluşlar, Türkiye kadar ihtiyaç sahiplerine gerekli yardımı yapmadı. Gönlümüzü açtığımız mazlumlar sayesinde Türkiye insanlığın ortak vicdanının sesi oldu. Mülteci sorunu ülkemiz kadar tüm insanlığın sorunu. Dünyada en çok yardım yapan ülkeyiz, dünyanın yardım şampiyonuyuz."

"Göçmenler, 21. büyük ülke olur"

BM verilerine göre dünya genelinde 60 milyonu aşkın göçmen bulunduğunu dile getiren Cengiz, göçmen nüfusunun sıralamaya sokulması halinde dünyanın 21. büyük ülkesi olacağını kaydetti.

Cengiz, göçün dünyanın en önemli toplumsal sorunu haline geldiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Tehlike büyük ve tedbir alınmalıdır. En önemli sebep, küresel terör, otorite boşluğu, adil olmayan yönetimler, zulüm ve silah baronlarının yaşatılması mücadelesidir. İnsanlara yapılan haksızlıklardır. İhtiras uğruna ülkelerini karartan yöneticiler, bunun en büyük sorumlusu. Sonuçlar değil, sebepleriyle değerlendirilmesi şarttır. Göç olgusu dünyada ve Avrupa'da bir güvenlik meselesi olarak ele alınmaktadır. Yani insanlık meselesi değil de güvenlik meselesi. Olaya güvenlik merkezli yaklaşılırsa insan görülemez. Göçmenler yerleşik halka göre daha az suça bulaşıyor. Göç tek başına iyi ya da kötü değildir. Önemli olan bu olguyu nasıl yönettiğiniz. İyi planlarsan bu toplumsal olaylar sana katkı da sağlayabilir. Birçok devlet göçmenlerle kalkınmıştır."

- Duman'ın konuşması

Sempozyumun ev sahibi FSMVÜ Rektörü Prof. Dr. Musa Duman ise hangi sebeple olursa olsun, içinde sıla hasreti taşıyan göçün acı ve insanın ömrünün kalan kısmını büyük ölçüde etkileyecek bir olgu olduğunu söyledi.

Göçün insanlık tarihi kadar eski olduğunu ifade eden Duman, şunları aktardı:

"Peygamber Efendimiz Mekke'den Medine'ye göç ederken bir tepeye çıkıp, "Ey Mekke! Kavmim beni buradan ayrılmak zorunda bırakmasaydı asla senden ayrılmazdım." buyuruyor. Eminim bu duyguyu göç eden herkes yaşıyor. Peygamberimiz Mekke'den Medine'ye göç etmeseydi ne olurdu? Moğollar atalarımızı Anadolu'ya kadar göçmeye zorlamasalardı ne olurdu? Göç her zaman yaşayanlara bir ızdırap. Büyük acılar yaşatsa da zaman içinde insanlık için çok önemli dönüşümlerin de başlangıç fitilini ateşliyor. Biz onların bazen farkında olmuyoruz, olmamız da gerekmiyor ama göçler katilleri ortaya çıkarıyor. Zalimleri ortaya çıkarıyor. Bütün ekonomik geleceğini, insanlığını dünyanın bir köşesinde zayıf düşmüş bir insanın kanına bağlamış devletleri ortaya çıkarıyor. Diğer taraftan bu insanın yarasını sarmak için kendi rahatını bir tarafa bırakıp melekleşen insanların ortaya çıkmasına da vesile oluyor.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Müsteşar Yardımcısı Ercan Demirciise sempozyumda , 2015'in sonu itibarıyla Suriyeli öğrencilerin Türk eğitim sistemine entegrasyonuna yönelik kararın alındığını, 2016-2017 eğitim öğretim-yılında da konuya ilişkin uygulamaya geçildiğini belirterek, ''Hedefimiz minimum 3, maksimum 5 sene içerisinde Suriyeli çocukların sistemimize entegrasyonu." dedi.

Demirci, Deniz Feneri Derneği ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) tarafından düzenlenen "Savaş, Göç ve Yoksulluk" sempozyumunun ''Mültecilere Hizmet Sağlayan Kamu Kurumları'' başlıklı oturumunda yaptığı konuşmada, Suriye'de 2011'de başlayan krizle birlikte 2015'e kadar eğitimle alakalı perspektifin ''savaş kısa sürede bitecek ve bu insanlar ülkelere dönecek'' öngörüsü üzerinden realize edildiğini söyledi.

Geçici Eğitim Merkezi (GEM) konseptinin Suriyeli çocukların ülkelerine döndüklerinde ara verdikleri eğitimlerine en az kayıpla devam etmeleri için hizmete girdiğini belirten Demirci, ''2015 kriziyle beraber dönüşün çok da kısa bir süre içinde gerçekleşemeyeceğiyle yüzleşmek durumunda kaldık. Radikal bir karar vermek durumundaydık. 2015'in sonu itibarıyla MEB perspektifinde Suriyeli öğrencilerin Türk eğitim sistemine entegrasyonu kararını aldık. 2016-2017 eğitim ve öğretim yılında bu gerçekleşti. Hedefimiz minimum 3, maksimum 5 sene içerisinde Suriyeli çocukların sistemimize entegrasyonu. GEM'leri Geçiş Eğitim Merkezi konseptine ittik ve buralarda Türkçe eğitimini önceledik. Sisteme entegre edilecek Suriyeli öğrencilerin Türkçe öğrenerek gelmesi işi kolaylaştırdı. İnşallah gelecek sene itibarıyla Geçici Eğitim Merkezlerine ihtiyacımız kalmayacak.'' diye konuştu.

Eylül ayı itibarıyla Göç İdaresi'nin verdiği rakama göre, okullaşma çağında 976 bin Suriyeli çocuk olduğunu aktaran Demirci, sözlerini şöyle sürdürdü:

''İç göçten muzdarip olduğumuz eğitimlileştirme, okullaştırma hikayesinde Suriyeliler'le beraber daha büyük bir sorumluluk yüklenmiş olduk. İstanbul'daki bu rakam bütün nüfus dikkate alındığında belki çok değil ama bu nüfus bazı ilçelerde toplandığı için sorun oluşturuyor. Türkiye'deki Suriyeli nüfus kuzey Suriye'deki kırsal nüfus... Bu nüfus okullaşma itibarıyla Suriye ortalamasını aşağıya çeken bir kitleydi. Bu nüfusu okullaştırmayla alakalı bir iddianın içine girdik. Okul öncesinde Suriye'deki okullaşma oranı yüzde 12 iken, şu an itibarıyla biz bu rakamı yüzde 30'lar sınırına çektik. İlk okullaşma yani çocuğu kayıp olmadan sistemin içine katmak çok önemli. İlkokullaşmada yüzde 98'e ulaştık. Ortaokulda savaş öncesinde oran yüzde 69 iken biz bu oranı yüzde 50'ler sınırına yaklaştırdık. Suriye'de eğitim sisteminde ilkokul ve ortaokul zorunlu, lise zorunlu değil. Lise okullaşma oranı savaştan önce yüzde 26'ydı, biz bunu yüzde 20'lere ulaştırdık. Çağ nüfusu içerisindeki okullaştırma oranımız yüzde 60'lara çıktı. Şu an itibariyle 600 bin civarında çocuğa ulaştık.''

Kızılay, 481 STK'nın 2,3 milyar liralık yardımını Suriye'ye ulaştırdı


Türk Kızılayı Genel Müdürü Dr. İbrahim Altan ise ''Mültecilere Hizmet Sağlayan STK'lar'' oturumunda yaptığı konuşmada, dünyada 836 milyon insanın yoksun olduğunu, 780 milyon insanın açlıkla mücadele ettiği, 103 milyon insanın doğal afetlerden etkilendiğini, 65 milyon insanın da göç etmek zorunda kaldığına dikkati çekerek, toplamda insani yardım
ihtiyacının yüzde 40'ının karşılanamadığını belirtti.


Kızılay 2011 krizinden itibaren başlayan süreci, 2014 yılında Göç ve Mülteci Hizmetleri Müdürlüğü altında topladığını anımsatan Altan, ''Nakit temelli sosyal uyum yardım kartı kısaca Kızılay Kart'tan 1 milyon 186 bin kişi istifade ediyor. Belirli kriterlerle sadece Suriyeli mülteciler değil hem geçici koruma altında olanlar hem de uluslararası koruma altında olanlar faydalanıyor. Kızılay Kart'tan 61 millet istifade ediyor.'' diye konuştu.


Kamp içi programlarda Kızılay Kart'la kişi başına 50 lira verildiğini ve 2012 yılından şu ana kadar 506 milyon lira yükleme yapıldığını aktaran Altan, kamplarda yaşayan Suriyeli mültecilerin üçte ikisinin Kızılay Kart'tan yararlandığını dile getirdi.


Kızılay Kızılhaç Hareketleri İşbirlikleri Koordinatörlüğü'nün faaliyetleri hakkında bilgi veren Altan, şunları kaydetti:


''12 sınır yardım noktasından bugüne kadar Kızılay üzerinden gerek Kızılay'ın kendisi gerekse ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarının göndermiş olduğu yardımın tır bazında sayısı 39 bin 787. Bu da 2,3 milyar liralık bir meblağa ulaştı. 481 ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşunun yardımları Kızılay'dan Suriye'ye geçmiş durumda. Toplam sevkiyatın yüzde 67'si gıda yardımı. Sınır yardımları başlığı altında Kızılay İdlib bölgesinde 12 yetimhane, 9 kamp ile Bab, Azez ve Cerablus hastaneleri ve 12 sağlık ocağının olduğu sağlık hizmeti veriyor.''


Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) ve Deniz Feneri Derneği iş birliğiyle “Savaş, Göç ve Yoksulluk” konulu bir panel düzenlendi. Panelde konuşan Hamas Siyasi Büro eski Başkanı Halid Meşal, “ABD’nin büyükelçiliğini mayıs ayında, Filistin’in işgalinin yıl dönümünde Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı, zulmün üzerinde bir ısrardır, kibrin göstergesidir. Bu karara karşıyız, bu kararın geçmesine izin vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.


KUDÜS MÜSLÜMANLARINDIR


Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde (FSMVÜ) düzenlenen “Savaş, Göç ve Yoksulluk” sempozyumunda konuşan Halid Meşal ise Türkiye’nin Kudüs konusundaki tavrının takdire şayan olduğunu söyledi. Kudüs konusundaki kararlılığın sürmesi gerektiğini de kaydeden Meşal, “Türkiye’nin bu tavrının sonucunda İslam İşbirliği Teşkilatı İstanbul’da bir araya geldi. Türkiye’nin bu karşı çıkan tavrından dolayı ABD’nin ciddi bir şekilde engellendiğini gördük. Türkiye’den bu tavrı sürdürmesini ve ABD’ye baskı uygulamasını temenni ediyoruz” ifadelerini kullandı. Kudüs’ün Müslümanların olduğunu belirten Meşal, “Yahudilerin Kudüs üzerinde hakkı yoktur. Siz Gazze’ye sadece sempati duymayıp destek verdiniz. Mavi Marmara’da şehit verdiniz. Kudüs bizim kalbimiz. Kudüs tarih boyunca ümmetin barometresidir. Kudüs tehlike altında olduğu zaman ümmetin tümü tehlikededir. Biz bu davanın sahibiyiz, siz de bizim ortağımızsınız. Türk ve Osmanlı tarihi Kudüs’le iç içedir. Bu zor günlerin hepsinden geçeceğiz ve sonuç olarak Kudüs’ten işgalcileri kovup Filistin’i kurtaracağız” dedi.


ALLAH TÜRKİYE’Yİ KORUYACAKTIR


Türkiye’nin tarihi sorumluluklarını yerine getirdiğini söyleyen Meşal, “Hayır yapan hayır görür. 15 Temmuz darbe girişimi yapıldığında şunu söyledim: Türkiye o kadar hayır yaptı ki Allah Türkiye’yi koruyacaktır. Çünkü Peygamberimiz der ki; ‘İyilik kötülüklerden korur.’ Zulüm karanlıktır. İnsanlara zulmeden büyük sistemler ve devletler, zulümlerinin sonuçlarını görecektir. Zalim rejimlerin hiçbir şekilde istikbali olmaz” diye konuştu. Allah’ın tüm dünyayı adalet üzerine kurduğunu anlatan Meşal, Türkiye’nin, İslam ümmetinin liderliğini yapması durumunda eski günlere dönüleceğini söyledi. Konuşmasında Suriye’deki insanlık dramına da değinen Meşal, “Bugün 7 yıldır Suriye’nin yarası kanıyor. Guta’da olanları ve tüm dünyanın nasıl baktığını görüyorsunuz. Kalbimiz kan ağlıyor. Kardeşlerimiz bunları hak etmiyor. Özgür halklar sabretmeli ve bu sabırdan bir zafer elde etmeli” ifadelerini kullandı.

Toplam