Çocukluğumda Ramazan

03-11-2005

"İnanan ve Ramazan'ları büyük bir saygıyla, mutlulukla yaşayan kalabalık bir ailenin içinde büyüdüm.
İlkokuldayken oruç tutmamamıza rağmen 4 kardeş, Ramazan aylarını heyecanla beklerdik. Çünkü o ay içinde aile geceleri de yaşardı. Her sahur bizim için ayrı bir eğlenceydi. Annem, alıştırmak için hepimizi sahura kaldırır, nefis yemek ve kızarmış ekmek kokularını duyunca yataklarımızdan ok gibi fırlar masaya koşardık. Koşmamızın bir nedeni sahur için özenle hazırlanmış börekleri, çörekleri, güllaçları oruç tutanlarla paylaşmak ise, diğeri Karagöz'le Hacivat'ı ve özel Ramazan Programlarını (ki çoğu komedi olurdu) kaçırmamaktı. Kahkahalar içinde bir yandan televizyondan onları izler, bir yandan atıştırır, sonra da nefes alamayacak kadar doymuş vaziyette yataklarımıza dönerdik. O yıllarda her birimizin birer kedisi vardı. Sokakta bulduğumuz kedi yavrularından hoşumuza gideni seçip, annemi yalvar yakar razı ederek eve aldığımız için genellikle evdeki kedi sayısı en az 4 olurdu. "Tekir"ler daha kolay bulunduğundan bol bol tekir... Çok benzedikleri için çoğu kez bizim bile ayırd edemediğimiz tekirler. Bir sahur saatinde, masa güzelce hazırlandıktan sonra annemin bizi uyandırmak için içeri gitmesini fırsat bilen kedilerden ikisi (kimbilir belki de önceden aralarında plânlayarak!) masaya sıçramışlar... Toplu olarak yemek odasına girdiğimizde şöyle bir manzarayla karşılaştık; yemekler masanın üzerine saçılmış, bir tencere İzmir köftenin bütün köfteleri bitmiş, sadece patatesleri örtünün üstünde, bardaklar devrilmiş ve kedilerin her biri bir tabağın içinde oturmuş patilerine ve burunlarına bulaşmış salçaları yalıyor. Biz çocuklar, o güne kadar Karagöz'le Hacivat'a bile bu kadar gülmemiştik. Gözlerimizden yaş gelene kadar gülerken durumun annemle babama bizim kadar komik gelmediğini ilk farkeden sanıyorum ben oldum. Babam lezzetli bir sahur yemeği yerine peynir ekmek, domatesle oruç tutacağına, öğretmen olduğu için hem evde, hem işte yorulan annem ise bunun üzerine bir de o saate kadar olan emeklerinin boşa gitmesine ve yorgunluğuna içerlemişlerdi. Biz aramızda suçu birbirimizin üzerine atar, "Benim değil, senin kedin" tartışmaları yaparken onlar kedilerin dördünü de gözyaşlarımıza aldırmadan kapının önüne bıraktılar. Tabii biz ertesi sabah onları kolayca bulduk ama bir daha uzun süre eve almaya annemi razı edemedik. O günden sonra her Ramazan'da ve her sahurda yemek masasının üzerinde tabakların içinde oturan kedileri görür gibi olur ve gülümserim. Hepinize hayırlı nice Ramazan´lar diliyorum. Ruhat Mengi Ruhat Mengi'ye anılarını bizimle paylaştığı için teşekkür ediyoruz. Deniz Feneri

Giriş Yap

Kod Gönder

Toplam