Duyarsızlık Değil Güvensizlik

06-02-2005

5 Şubat 2005 Resul Tosun Başbakan bugün tsunami felaketinin mağdur ve mahzun bıraktığı bölgeye gidiyor. Türkiye'nin maddi manevi desteğini bizzat götürecek. Bizzat kelimesinin altını çizmemiz gerekiyor. Çünkü devreye bizzat Başbakan girmemiş ve bizzat ben götüreceğim dememiş olsaydı bu kadar da götürmek mümkün olmayacaktı. Evet hepimiz halkımızın ilgisiz kaldığından şikayet etmiştik. Üstelik Adapazarı, Düzce gibi ağır iki deprem felaketi yaşamış bir ülkenin vatandaşları olarak neden ilgisiz kaldık diye de hayıflanmıştık. Hakikaten bir çok hayırsever bu kez elini bir türlü cebine atamadı. Olmadığından ya da duyarsızlığından değildi bu tereddüt. Bu tereddüdün sebeplerini incelediğimizde karşımıza halkımızın duyarsızlığı değil, aksine benzer felaketleri yaşamış bir toplum olarak son derece duyarlı bir yapıya kavuştuğu gerçeği çıkar. Sadece geçen Ramazan ayında yaptığı yardımlardaki artışı önceki Ramazanlarla mukayese ettiğimizde halkımızın duyarlılığının geçmiş yıllara göre kat kat arttığını da görebiliriz. Peki neydi öyleyse tsunami felaketinde karşılaştığımız ilgisizlik? O aslında ilgisizlik değildi. Aslında o, halkımızın başta yönetimlere ve kimi yardım kuruluşlarına olan güveninin sarsılmasından başka bir şey değildi. Aynı insanlar Deniz Feneri ve İHH gibi kurumlar söz konusu olunca kesenin ağzını açarken hatta bizzat kendisi arayıp yardım etmek istediğini söylerken, neden devletin etkin olduğu kurumlara, mesela Kızılay'a, aynı ilgiyi göstermediği sorusunun cevabı halkımızın güvenini yitirdiğidir. Toplanan ayni nakdi yardımları nerelerde nasıl sarf ettiği kamuoyunda tartışıldığı hatta mahkemelere intikal ettiği için halkımızın devlet himayesindeki kuruluşlara itimadı kalmadı. Hatta 1999 depreminde dışarıdan gelen yardımların yerine ulaştırılmadığı dönemin hükümeti tarafından memur maaşı olarak kullanıldığı şayiaları halkın güvenini tamamıyla sarstı. Adapazarı depreminde devletin ancak iki gün sonra bölgeye ulaştığını, devletten önce oraya ulaşan kimi hayır kurumlarına belli belirsiz gerekçelerle engel olduğunu unutmadı. Bölgeye yardım için giden hayır kurumlarına verilen yardımların mağdurlara iletilmesine nasıl engel olunduğunu millet unutmadı, Bunlar Ve saymakla bitiremeyeceğimiz nice sebeplerden dolayı halkın güveni sarsıldı. Güvenini sarsan yönetimleri bu halk sandığa gömdü. Gömdü gömmesine ama kaybolan güven bir türlü tazelenmedi. Bu millet ne Kızıla/a ne de hatta Diyanet Vakfı'na güvenemez oldu. Acaba vereceğimiz yardımlar yerine ulaşır mı diye tereddüt etti ve devlet destekli yardım kuruluşlarının kampanyalarına iltifat etmedi. Ta ki hükümetin konuya el atmasına kadar. İş adamlarını toplayıp bölgeye yardım kampanyasını bizzat yürüten Başbakan'ın yardımları bizzat kendisinin götüreceğini söylemesinden sonra kesenin ağzının açılmasını ona duyulan güven ile yorumlamanın isabetli olduğunu düşünüyorum. Bu millet duygusuz değildir, duyarsız değildir, ilgisiz değildir, yeter ki güvensin, güveni sarmasın. Allah benzeri musibetlerden korusun.

Giriş Yap

Kod Gönder

Toplam