Güney Asya´ya yardım
27-01-2005
26.01.2005 Kazım Güleçyüz Güney Asya afetzedelerine yardım konusunda Türkiye olarak niye "sınıfta kaldığımız"la ilgili tartışma hız kesmeden sürüyor. Aslında bu tesbitin veya iddianın gerçeği ne ölçüde yansıttığının da iyice tartışılması lâzım. Çünkü özellikle sivil toplum örgütleri açısından bakıldığında, Türkiye´nin pek de geride kalmadığını, aksine birçok ülkeden daha enerjik ve sür´atli davrandığını söylemek mümkün. Nitekim felâketin hemen akabinde bölgeye ulaşan arama-kurtarma-yardım ekipleri arasında İHH ve Deniz Feneri gibi kuruluşlarımızla bizim arama-kurtarma uzmanlarımız da vardı. Onların ardından Kızılay da yardıma koştu. Demek ki, daha önce 17 Ağustos´ta yaşadığımız durum yine tekrarlandı. Sivil inisiyatif dinamizmini yine ortaya koyarken, kamudaki atalet ve hantallık bu hadisede de aşılamadı. Tabiî, bu gecikmede hükümetin olayı fark edip gerektiği gibi değerlendirme noktasında sergilediği yetersizliğin de önemli bir payı var. Eğer hükümet zamanında harekete geçerek gerek ilk açıkladığı yardım miktarıyla, gerekse konuyu kamuoyuna mal edecek aktif girişimlerle farklı bir inisiyatif ortaya koysaydı, bugün daha değişik ve tatminkâr bir tablo oluşabilirdi. Ancak her halükârda bu bir süreç. Bir miktar gecikme olsa da, hiç değilse bundan sonraki aşamalarda bu durumu telâfi etmek mümkün. Umarız ki, Başbakanın bölgeye yapacağı ziyaret, afetzedelerin sorunlarına kalıcı ve sağlıklı çözümler bulma çabalarına ciddî katkı sağlar. Bu çerçevede, Başbakanın gezi öncesinde büyük işadamlarını toplayarak onlardan da kesenin ağzını açmaları ve afet bölgesine yönelik altyapı projelerine aktif destek vermeleri talebinde bulunacak olması da gayet isabetli. İnşaallah zenginlerimiz de üzerlerine düşeni yapar ve bu talebin karşılığını hakkıyla verirler. Peki, yardım kampanyalarına halkın daha fazla katılımını sağlamak için neler yapılabilir? Bu hususta Başbakanlık tarafından hesap numaraları açılması, sms mesajı göndererek bağışta bulunma imkânının oluşturulması, hasılatı afetzedelere gönderilmek üzere konser ve spor etkinlikleri tertiplenmesi gibi girişimler var. Ayrıca, Diyanet´in organizasyonuyla bayramın ikinci günü Cuma namazını takiben bütün camilerde Güney Asya için yardım toplandı. Anlaşılan o ki, bu yöndeki çalışmalar bundan sonra da artarak ve katlanarak sürecek. Bu meyanda yapılabilecek etkinliklerden biri, geçen yıl Anadolu Gençlik Vakfının inisiyatifiyle bir baştan bir başa bütün Türkiye´yi şenlendiren ve bazı yerlerde stadyumları dahi hınca hınç dolduran Kur´ân ziyafetlerinin münhasıran tsunamizedeler için organizesi olabilir. Böylece hem felâkette vefat eden ve-inşaallah-şehitlik mertebesine erişen masumların ruhları en güzel şekilde şad edilmiş; hem de bu manevî hediyeler, geride kalanlara ulaştırılacak maddî yardımlarla takviye edilmiş olur. Sırf bu maksatla organize edilecek ihlâslı bir buluşmanın feyizli ortamından, hiçbir konser veya spor etkinliğiyle kıyaslanamayacak derecede zengin ve cömert bir bağış hasılatı çıkacağını iddia etmek ise herhalde mübalâğa olmaz. Denemesi, toplanacak yardımların her bir kuruşunun afetzedelere ulaştırılacağı güvenini ve güvencesini verebilecek organizatörlerin işi.