Kız Kaçıranın Elinden Kız Kaçıran Haberciler...
22-01-2005
21.01.2005 Bekir Hazar Kız kaçıranın elinden kız kaçıran haberciler nerede? Eskiden televizyon haberciliğinde bir heyecan vardı... Hatta daha da öte...Kavga, gürültü, savaş vardı... TV Haber yöneticileri haber için birbirine saldırıyor, muhabirleri birbirini eziyordu... Küçük bir kız MCDonalds'a mendil satmaya girdi diye, içerdeki buzdolabına kapatılmıştı saatlerce... Kızı canlı yayına almak üzere kaçıran bir kanalın aracının önü bir başka kanal muhabirleri tarafından otomobil ile kesilmişti. Ve kaçırılan o kız, bir televizyon ekibinin aracından bir başka televizyon ekibi tarafından kaçırılarak diğer kanala götürülmüştü... Kız kaçıranın elinden bile kız kaçırıyorlardı sizin anlayacağınız... Üzeyir Garih cinayetinde ortaya çıkan tanıkları canlı yayına alabilmek için taraflar yumruklaşmıştı... Hatta hiç unutmam, Kanal D Haber Merkezi, bu olayda, kardeş kuruluşu Milliyet Gazetesi'nden destek grubu alarak cinayet tanığı kavgasının yaşandığı bölgeye göndermişti... Sizin anlayacağınız, savaşa gider gibi taarruz planları yapılıyor, komşu ülkeden bile asker alınıyordu televizyonlarda... Show TV'de de Üzeyir Garih cinayetinde tanığı kaçırdık, bugün rakip kanal elemanları bize saldıracak diye tahminler yapılmış, strateji toplantılarına geçilip, saatlerce kafalar patlatılmıştı. Sonunda biz de olay yerine gidelim, hem de üç kamera ile... Ve bu üç kamera da cinayet tanığını değil, Kanal D ekiplerini çeksin, çünkü bize tekme tokat saldıracaklar... Haber bu, kararı verilmişti... Ve aynen de öyle olmuştu.. İşin özü, eskiden haberciler yola çıkmadan önce tıpkı askeri planlar yapar gibi stratejiler geliştirir... Ardından taarruza geçer... Ve savaşırdı haber uğruna... Böyle bir heyecan içinde mutlaka yanlışlar da olur, kafa göz de çıkarılırdı... Ancak asla saygım bitmezdi bu kutsal heyecana... Haber uğruna verilen savaşa... Bugün ise ne savaş kaldı, ne de heyecan... Kanallarımız onbeş dakika ahırından kaçan boğalarla idare ediyor... Hemen hepsi ajans haberi... Ne strateji toplantıları yapılıyor, ne de rakip kanal bugün ne yapmış veya ne yapacak diye bir Allah'ın kulu kafa patlatmıyor... Eskiden rakip kanallardaki ajanlar aranır, bugün sizde ne var diye sorulur, hatta birbirlerinin yayın akışını bile ele geçirmek için savaş verilirdi... Şimdikiler yayın akışını değil, ay sonunu ve maaşları bekliyor dört gözle.. Tüm strateji planları bakkala çakkala ödenecek borçlar ve akşam olsa da eve gitsem vaziyetleri... Halbuki geçmişte sabah olsa da gitsem denirdi... Öyle değil mi SKYTürk Koordinatörü Orhan Can... Ve sizler, Kanal D Haber Müdürü Bülent Çöltekin, Star Haber Müdürü Taner Dileklen, ATV Haber Müdürü Murat Demirel... Ve de NTV Program Müdürü Ömer Özgüner... Hakikaten öyle değil miydi?... Yanlışım varsa beni düzeltin... Yüzyılın felaketine, resmi rakamlarla 170 bin kişinin öldüğü, 2500 Türk'ün felaketi yaşadığı bölgeye hangi Haber Merkezi muhabir gönderdi?.. Bilmiyorum... 11 Eylül saldırısı olduğu gün hepimiz sabahlara kadar yarın ABD'ye nasıl girip ana haberi New York'tan sunarız diye kafa patlatmamış mıydık.. Televoleci Acun gitti afet bölgesine, haberciler seyretti... Neler oluyor bize, neler oluyor sana bana?... Kurban Bayramı'nın ikinci günündeyiz... Ve milyonlarca Müslüman'ın yaşadığı, binlerce Türk soyundan gelen insanın da mağdur olduğu afet bölgesi Açe'de Kanal 7'den Deniz Feneri programının sunucusunu izliyorum kaç gündür... Belli ki bayramı orada geçirecekler... Heyecanla gitmişler oralara... Kutluyorum hepsini... Bekliyorum eski haberleri ve habercileri... Bayramınız mübarek, heyecanınız bol olsun...