Geçtiðimiz hafta, Ýstanbul Ýl Milli Eðitim Müdürlüðü ile Deniz Feneri Derneði arasýnda imzalanan bir protokol çerçevesinde yürütülen Ýyilik Okulu projesi kapsamýnda Güngören’de Þiir Mektebi Ortaokulu’nda idik.
Bizi güler yüzle karþýlayan müdür Alaettin Bulutoðlu’na “Okulunuzun adýnýn bir hikâyesi var mý?” diye sordum. Anlattý. Müdür beyin anlattýklarý okulun giriþindeki panoda da yazýlýydý: “1992 yýlýndan beri Bakýrköy Belediyesi tarafýndan yeþil alan olarak ayrýlan alan, daha sonra mahalle muhtarý Aziz Kýlýç’ýn giriþimleriyle Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi meclis kararýyla okul alanýna çevrilmiþtir.
07.07.1998 tarihinde valilik tarafýndan ihalesi yapýldýktan sonra gazeteci Savaþ AY, valiliðe müracaat ederek ‘ÞÝÝR MEKTEBÝ’ isimli kasetinin gelirini bu okula baðýþlamak istediðini belirtmiþ, valilik tarafýndan kabul edilerek proje adý Osmaniye Ýlköðretim okulu iken Þiir Mektebi Ýlköðretim Okulu’na dönüþtürülmüþ. Savaþ Ay çeþitli televizyon programlarýnda okulla ilgili destek kampanyasý baþlatmýþ ve okul inþaatý 2000 yýlýnda bitmiþtir. Okulumuz 2000-2001 döneminde Eðitim-Öðretime açýlmýþtýr.”
Savaþ Ay bu okula kendi adýnýn verilmesini istese karþý çýkan olmazdý. O kendi adýný deðil þiir albümünün adýný öne sürmüþ. Albümde þiirleri seslendirilen kiþilerin isimleri de liste halinde “Okulumuza destek veren kiþiler” baþlýðýyla okulun giriþindeki panoya asýlmýþ.
Savaþ Ay’ý ve okulun yapýmýnda desteði olan hayýrseverlerden ahirete göçenleri rahmetle, hayatta olanlarý þükranla anýyorum.
Þiir Mektebi Ortaokulu nezih bir okul. Ýdarecileri, öðretmenleri ve öðrencileri sosyal sorumluluk projeleri konusunda duyarlý. Öðrenciler anlattýðýmýz konularý caný gönülden dinlediler, sunum sonunda yanýmýza gelen bazý öðrenciler gözyaþlarý içerisinde bize sorular yöneltti.
Þiir Mektebi Ortaokulu’ndan Deniz Feneri’ne geçtim. Televizyonda Baþbakan Ahmet Davutoðlu konuþuyordu. Davutoðlu Aday Öðretmen Yetiþtirme Süreci 1. Deðerlendirme Toplantýsý’na katýlmýþ, aday öðretmenlere "Deðerli meslektaþlarým" diyerek hitap ediyor, konuþmasýný kürsüde deðil, aracýsýz bir hoca gibi yapmak istediðini söylüyordu.
Baþbakan Davutoðlu þunlarý söylüyordu: "Hayatta üç iliþki gördüm ki ve bizzat yaþadým ki bunlarýn üçü de varoluþsal iliþkidir, mevkiyle, makamla, unvanla sýnýrlý olmayan iliþkiler. Birincisi ebeveyn-çocuk iliþkisi, öyle bir iliþki ki baþladýðý andan itibaren kendi doðasýný þekillendiriyor, o iliþkinin içine kimse nüfuz edemiyor. Bir anne ile çocuðu arasýndaki iliþkiye herhangi bir tarafýn nüfuz edebilmesi mümkün deðil. Ýkincisi, eþim üzerinden tanýdýðým doktor-hasta iliþkisi. Doktor-hasta iliþkisi de hiç kimsenin nüfuz edemeyeceði, bambaþka bir psikolojik bað. Ama kendi tecrübemden, tanýdýðým, bildiðim, yaþadýðým ve her an yaþamaya hazýr hissettiðim bir iliþki var ki o da hoca-talebe iliþkisi."
Öðretmenlik mesleðinin esasýnýn, sevgi olduðuna iþaret eden Davutoðlu, "Eðer bir öðretmen insaný sevmiyorsa, sevgiyi hayatýnýn ana eksenine oturtmamýþsa, doðayý sevmiyorsa, sabah pencereyi açtýðýnda yeni açmýþ çiçeðe muhabbetle bakamýyorsa, bir kuþ cývýltýsý duyduðunda içinde bir var oluþsal haz, bir hürmet duyamýyorsa, öðretmenlik yapamaz. Öðretmenliðin esasý ve sadece kalýcý olaný, sevgiye dayalý olandýr." diye konuþtu.
Salonda ilkokul öðretmenlerinin de bulunduðunu hatýrlatan Davutoðlu, ilkokul öðretmenlerinin, öðrencilerin kurucu, inþa döneminin mimarlarý olduklarýný belirtti. Davutoðlu, "Öðretmenliðin ilk aþamasý ve en önemli kademesi ilkokul öðretmenliði, kurucu, temel, inþa dönemi" ifadesini kullandý.
Ýlkokul öðretmenleri olan Fitnat ve Müzeyyen öðretmenlerin simalarýný ve baþýný okþadýklarý anlarda hissettiði muhabbeti hiç unutmadýðýný belirten Davutoðlu, öðretmenlerin sezgisel olarak da karþýlarýna aldýklarý talebeleri hissettiklerine deðindi.
Ýlkokul 5. sýnýfta Müzeyyen öðretmenin sýnýfýnda okurken yaþadýðý bir anýyý paylaþan Davutoðlu, demokrasi ve siyaset konusuna geldiklerinde bir müsamere yazdýðýna iþaret ederek, Müzeyyen öðretmenin de "Bu müsamerede baþbakan sen olacaksýn" dediðini aktardý. Ýlk baþbakanlýk tecrübesini de bu vesileyle yaþadýðýný vurgulayan Davutoðlu, öðretmenin kendisine "Hadi konuþ" demesi üzerine sandalye üzerine çýkarak ilk konuþmasýný yaptýðýný anlattý. Davutoðlu, "Hep ondan sonra öyle anýldýk. Hiçbir zaman düþünmemiþtim, hep bilim adamý olarak yola devam etmeyi hesap etmiþtim ama muhtemelen Müzeyyen hocam o sýrada çok saðlam bir dua etti ki ben buraya gelebildim, baþka türlü gelemezdim." diye konuþtu.
Davutoðlu, öðretmeniyle irtibatýný hiç kesmediðini, çocuklarý ve torunlarýyla da ziyaretine gittiðini belirterek, "Müzeyyen hocamýn son anýna kadar yataðýnýn baþucunda ´benim baþýma bir þey gelirse oðlum Ahmet´i arayýn, telefonu þudur´ diye yazýyordu. Vefat ettiðinde önemli bir toplantýdaydým. Telefon ettiler, bütün iþimi býraktým hayatýmýn en þerefli, en onur duyduðum görevini ifa etmek üzere. Hocamý, cenazesini omzumda taþýyarak, mezara ellerimle koydum" ifadesini kullandý.
Bu olayý, bir ilkokul öðretmeninin, bir öðrencisinin hayatýnda ne kadar iz býrakacaðýný anlatabilmek için aktardýðýný belirten Davutoðlu, þunlarý söyledi: "Her öðrencinizin, deðerli öðretmenler, onun kýrk sene sonrasýný hayal ederek gözlerinin içine bakýn. Onun bütün hayatýný düþünerek bakýn. ´Bir sene ders vereceðim, sonra benden ayrýlacak birisi´ olarak bakmayýn. O sevgi yüreðinizde varsa siz gerçek öðretmensiniz, o öðrenci de gerçek öðrencidir ama o sevgi yoksa ne yaparsanýz yapýn, akýllý tahtalar, laptoplar, robotlar, her þeyi getirebilirsiniz ama hiçbir þey gerçek bir öðretmenin gözlerindeki muhabbetin yerini tutamaz. Öðrencilerinize muhabbetle bakýn, gözlerinin içine bakýn. Ders anlatýrken, onlara bir þey söylerken, nasihat ederken emredici bir tonla deðil, bir annenin, bir babanýn çocuðuna baktýðý üslupla ve sadece muhabbetle bakýn. O muhabbet onda kalýcý bir etki yapacaktýr. Dolayýsýyla mesleðimizin kaynaðý sevgidir, sevgidir, sevgidir, o olmadan hiçbir þey olmaz."
Recep Koçak/Habername.com