Emru A.


Bir haykırış bu, kalabalıklardaki yalnızlığın sesi!
Bu sabah, çığlık çığlığa sessizliğin feryadıyla uyandım,
Karanlığı çökmüş, göz gözü görmüyor zifirisinde güneşin.
Bir suskunluk ki kulakları sağır edercesine kargaşadayım,
Duruyorum, geç kalmışlığıma inat koşar adım, kaçsa kaç önemi yok saatin.
Çocuklar; bizim çocuklarımız.
Karagözlü, güler yüzlü, esmer, sarışın… Hepsi paha biçilmez, hepsi birbirinden değerli. Yürekleri kendileri gibi küçük ama herkesi sevebilecek kadar kocaman. Dünyayı sığdırıyorlar içine.
Sevgileri karşılıksız, çıkarsız. Seviyor ve öğretiyorlar sevmeyi.
Çocuklar; bizim çocuklarımız.
Tek farkları hayatları ve hayatın onlara sunduğu imkanlar. Kimi balı böreği elinin tersiyle itecek kadar doymuşluğa ulaşmışken kimileri bunları hayal dahi edemiyor. Bir giydiğini bir daha giymeyen; 50 öğrenciye bir öğretmenin düştüğü okulların şanslı sayıldığı günümüzde her ders için ayrı bir öğretmenden özel ders alan çocukla, üç bayramdır istediği giysileri babası alamadı diye bir daha dile getirip onu üzmek istemeyen, sırasını iki arkadaşıyla paylaşmaktan gocunmadığı gibi kalemini silgisini de paylaşan çocuk arasındaki terk fark işte bu imkan eşitsizliği.
Çocuklar, bizim çocuklarımız.
Aslında yarınlarımız. Onlara yatırım geleceğe yapılmakta. Bu kocaman yüreklerin bedenler büyüdükçe küçülmemesi için önce sevgiye ihtiyaçları var. Ailede, sokakta ve ille de okulda. Her şey sevmekle başlar, sevmekse yürekte. Kendini sevmek, ailesini, arkadaşlarını, okulunu, işini, ülkesini, dünyayı ve bu sevgi paylaşıldıkça büyür, kartopudur çığ olur. Duyarlılık katar insana, bu sevgi tohumu düştü mü yüreklere binlerce yeni fidan yetişir.
Güzel ülkemizin gülistan olmasının en büyük etkenlerinden biri sevgiyi çoğaltma, paylaşma ve duyarlılığı öğrettiği gibi hayata da geçiren eğitimcilerimizin sayısının hiç de az olmasıdır. Ve işte onlardan biri sayesinde tanıştık Miraç ile.
Sesi titriyordu hoca hanımın, “çok acıdı içim” oldu ilk sözü ve neden sonra anlattı hem engelli olduğu için okula gelemeyen, derslere online katılan ayrıca zaman zaman kendisinin derse eve gittiği öğrencisinin ne denli özel ve başarılı bir çocuk olduğunu. Kuryelik yapan babanın dört nüfusa yetebilmek için verdiği çabayı. Ve ilk cümlesinin ardında yatan yürek yarasını.
Bugün sokakta gördüm Miraç’ın annesini elinde bir bebek arabası vardı. Kendi kendime Miraç’ın küçük kardeşi vardı da ben mi fark etmedim diye geçirirken içimden yanlarına varmıştım bile…
Bebek arabasının içinde Miraçla göz göze geldiğim anı nasıl tarif edeyim ki… “Gün ortasında karanlık!!!”
Belli etmemeye çalıştım ama yavrum anladı halimden üzüldüğümü, eğildim selamlaştık, öperken tam onu usulca mırıldandı kulağıma annesinin duymasını istemez gibi.
“Üzülmeyin ne olur öğretmenim, hem sığamıyor hem ben de sevmiyorum bu bebek arabasını ama arıyor bulsun işe yarar bir ikinci el babam akülü araç alacak bana …”
Üzülmeyin Öğretmenim, söz size gönlü zenginlerimiz adına ve sizinle beraber teslim edeceğiz Miraç’a tedarik edilen aracı inşallah en yakın zamanda.