Emanetlerin baş tacımız şehidim!
Y/anmaz mı sanırsın can;
G/özyaşım nehir içe a/kan;
Gelincik ki o çınar sandığın dimdik duran;
Feryat yok, ağlayamaz şehidim baban.
Evlattın ya !!!
Şimdi sen Bayraksın baştan ayağa Vatan.
Dursaydı Zaman -04:17 - z/EL/z/ELE
Enkaz, kurtarma, ses, temas, yaşam koridoru, umke, ambulansss…
Uzayıp gidebilir bu kelime dizisi, daha yüzlercesini sıralayabiliriz hepsi de birbirinden önemli olan yaşanılan afete, on ilimizi yerle bir ederken canım Türkiyemi tek yürek dimdik ayağa kaldıran depreme dair.
Afad, Kızılay, STK’lar, Mehmetcik, polis, madenciler, doktorlar,itfaiyeciler,pilotlar, uluslararası destek, belediyeler, gönüllüler, bağışçılar, yardım, tır, sıcak yemek, çay, çadır…
06 Şubat gecesini sabaha bağlamaya çalışırken zaman, 04:17 keşke dursaydı hayat o an. Teker teker bıkmadan, yorulmadan, durmadan kaybettiğimiz canları, geride kalan gözü yaşlı, nine, dede, hala, teyze, amca, dayı, abla, abi, baba, anne ille de bebekleri uyandırsam, kucaklasam, sırtlasam bin bir emekle yaptıkları, aldıkları, yuva olsun diye kurdukları yaşamlarının üzerine yıkılacak evlerden çıkartsam.
Birlik, destek, vefa, kardeşlik, empati, yardımlaşma, farkındalık, sevgi, umut…
Durup düşünüyorum da kaç yarayı sarmadı, kaç enkazdan el ele çıkmadı bu millet dilinde dua, gönlünde tam teslim olmuş imanla. Acıyor bir yanımız hem de çok, göz yaşımız akıyor ki en fazla içimize o bile yürek yangını söndüremiyor tamam. Ulusal hatta evrensel biz yas bu her insan bir dünya, her can taşırken ayrı bir mana on binlercesini yitirdik, hayata gözlerini yeni açmış meleklerimizle nineleri, yarınlara dair hayalleri taptaze olan gencecik körpeleri, baba ile evladını, yavrusuna canı pahasına siper olmuş anaları yan yana gömdük hepimiz acımızla kalbimize.
Ve her zaman olduğu gibi sahip çıktık, uzaktan izlemedik koştuk, tuttuk kaldırdık, sardık sarmaladık gücümüz yettiğince. Sözde değil özde kardeş olduğumuzu gösterdik. Ve gerek Türk dünyasından gerekse insanlık adına birçok ülkeden de fazlasıyla destek gördük. Herkes birini yarım yaptı, “az veren candan” sözü hayat buldu yurdun dört yanında “Tek Yürek Oldu Türkiye” yaralar bir an önce sarılsın diye yardım aktı.
Sosyal destekle geçinen koca çınarlarımız maaşlarını, bu vatanın merhametli geleceği yavrularımız aldığı bursları, çocuklar kumbaralarını bağışladı. Ve öyle hikayeler, öyle boğaz düğümleyen sırlar var ki bilinmesin, ne olur aramızda kalsın denilen.
“Gece karanlık dedi bölgedeki dostlar, gerek kurtarmada, gerekse sahada cansiperane çalışan ekiplerle depremzedelere sıcak ikramlarda zorlanıyoruz.” Işık saçtı gönlü zenginlerimiz duyurur duyurmaz Bir Hayat Kurtar Projesi’nde binlerce hayata daha önce birlikte dokunup dertlerine çare olmaya çalıştıklarımıza jenaratör oldular. “Çadırlar, prefabrikler kurulmaya başladı ama çok soğuk, soba yok” diye bilgi geldiğinde saat akşamın onuydu ve onlar soba oldular o gece, hepsi bir ağızdan diyerek kalmasın ne olur bu iş yarına.
Ve bu eşsiz vatan için gözünü kırpmadan 2016’da bir çatışmada toprağa düşmüş, Deniz Feneri Derneği ile İçişleri Bakanlığı protokolüyle hayata geçirilen “1000 Şehit 1000 Su Kuyusu Projesi”nde adına Afrika’da susuz kardeşlerimize ferahlık versin, hayat sunsun, adı yaşasın, her yudumda dua alsın diye bağışçılarımızın katkılarıyla su kuyusu açılan kahraman şehidimizin o gün “Vatan Sağ Olsun” acımı yüreğimin dehlizlerine hapsettim, o alçakları göz yaşımla mutlu etmeyeceğim diyen ve adını gizli tutmamızı rica eden eli öpülesi öğretmen eşi, kahramanımızla &kendi alyansını satarak parasını “işte tam zamanı, bir acıyı dindirecek sevdamızın nişanesi inşallah” duasıyla bu imecelere bağışladı.
İnanç, sabır, dua, merhamet, iman, vatan, millet, bayrak, tarih, ecdat, Ne Mutlu Türküm Diyene, İNSANLIK…
Tarihte çok destan yazdı bu millet, olmaz denileni oldurdu Allah’ın izniyle. İmanla gark olmuş inanç Çanakkale’de geçit vermez bir duvar oldu, Ulubatlı o sancağı yara bere içinde canı pahasına dikerken burçlara bu milletin ne onu ne insanlığı asla yere düşürmeyeceğini biliyordu.
Kayıplarımız büyük, geri gelmez gidenler tüm insanlığın, acımızı bizimle hisseden tüm ülkelerin, hepimizin başı sağ olsun.
Geçmiş Olsun Türkiye.
Tez vakitte el ele sarıp yaraları unutturalım bu günleri ama asla unutmayalım ders ve önlem almayı, sorumluları, dar gün dostları ile 06 Şubat’ta şehadete ulaşanları, daha önce s/onsuzluğa uğurladıklarımız gibi.
deprem, fay, şiddet, yıkım, bina, kayıp, unutma, önlem, önlem, önlem, önlem, önlem…
Bu duygularla yüzyılın afeti sürecini özetleyen yazımı hazırlarken özel bir çalışma için çalan telefon göz yaşımın sel olmasına neden oldu. Yarab, ne büyüksün, nasıl bir denge bu alemi kuşatan. Arayan az önce yukarıda bahsettiğim özel bağışı ile yüreklerimizi ısıtan kahraman şehidimizin emaneti hoca hanımla aynı kaderi yaşayan ve yine onun eşi için de kurumun su kuyusu açtığı Gülbahar Hanımdı.
Adıyaman’da şehidimizden kalan evde göz aydınlıkları iki küçük evladı emanet yetimlerimizle yakalanmışlar depreme. Şükür iyiler, annesiyle yaşayan üniversite öğrencisi olan kız kardeşi ağır yaralı, tedavi altında ve evlatlarını annesiyle Ankara'da bir yurda yerleştirmiş Gülbahar Bacımız o hastanede kardeşinin yanında.
İnşallah geçecek bu süreç ve biz yine döneceğiz memlekete, yiğidimle kurduğumuz yuvaya iki evladımla diyor. Binaları az hasarlı, kolonlar sağlam olsa da duvarlar çatlak, yıkık, baştan aşağıya elden geçmeli ve güçlendirme yapılmalı. İki bloktan oluşan yerleşkenin yöneticisi ve sakinleri bu süreçte birçok yerden fiyat almış ve hem kalite hem de maliyet olarak en uygun olduğunu düşündükleri ile anlaşmışlar. Önümüzdeki ay başlayacak çalışma ama bunu karşılayacak ne güçleri ne de imkanları var.
Vatan sana canım feda diyen ve şehadet şerbetini gözünü kırpmadan için kahraman kardeşimiz emanetlerin baş tacımız ve ne ihtiyaç varsa emir telakki ederiz.
Ruhun şad olsun!