Gülhanım G.


Gülhanım Teyzemiz kıt kanaat imkanlarla bir ev derdine düşmüş. Bağışlarımızla inşallah kış gelmeden evini bitirecek ve sıcak bir yuvaya kavuşacak.
İnsan,
Ne uzağından korkar yolun,
Ne iniş çıkışından.
İnsan,
Ne sırtındakinden yorulur yükün,
Ne omuzladığından.
İnsanı yalnızlık korkutur sadece,
Ürker insan,
Yaradana mahsus yalnızlıktan!
“Özger (rüzgar) esti ki ne özger. Ne kapı pencere koydu ne çatı, derme çatmaydı;benim gibi yaşlıydı, kulübeydi ama başımı sokuyordum hiç değil, aldı, yıktı gitti”
Sonradan adının Gülhanım olduğunu öğrendiğimiz teyzemiz telefonda içini, derdini, kah göz yaşı kah duayla döktü.
Ordu’nun yükseklerinde Akkuş’un Seferli Köyünde yalnız oturuyor hanım teyze. Bir oğlu var anasına kol kanat geren ve yılın sekiz, on aydan fazlasını gurbete çıkarak inşaat ya da mevsimlik işçilik yaparak nafakalarını çıkartan. Mevla’dan gelene kıldan ince boyun yaz ortasında, başında Ağustos’un bölgede çıkan hortumda başlarını soktukları kulübe kullanılmaz hale gelince köy odasına sığınmışlar yeni bir yer yapılana kadar.
“Köylü ön ayak oldu devlet kapıları çalındı.” diyor teyzem. Ve “Dört duvar dikildi de içini bitirip kar inmeden geçebilseydim. Buranın kışı çetin olur oğlum, buyarsın (üşürsün) soba başında üşünür mü, üşürsün işte.”
Çok yormak istemiyoruz teyzemizi “Ne kaldı eksik, bize düşen nedir?” sorumuzla imeceye çoğu bitmiş evin kapıları, fayans ve parkelerini karşılayarak katılıyoruz.