Çaresizseniz…
Çare;
Sabra katık şükrünüzle; gönülden dile akan duanız…
Çaresizseniz;
Ç’ar’e;
S/iz…
Dibe vurmuş ve artık çare için yükseliştesiniz...
Ondan gelene boyun kıldan ince ve biz insanoğlu için sınav varlık da yokluk da diyen bir kardeşimiz Hidayet. Güzel günlerde varlıkla imtihanında eli açık, çevresine duyarlı, gücü nispetinde veren ve sağ elin verdiğini sol elin bilmediği bir küçük esnaf.
Gel zaman git zaman imtihan bu ya ve belki de iyi niyetten yaşananların çoğu. İşler bozulmuş, borçla dönmeye başlamış ekmek teknesi büfe. Geldi mi peş peşe gelir, desteklediği esnaf dostları uzak durdukları gibi bir de kefil olduklarından bazılarının borçları da bu dar günlerde ona gelince. Ticaretteki sıkıntı yuvaya da yansımış. Ne var ne yok çıkartılmış elden, büfe dahil.Borçlara verilmiş yettiği kadar. Önce bu haktan kurtulmak gerekliliği gerçeğinden hareketle.
Evin kirası, faturalar vb… bile artık güç karşılanır olunca anne-babanın yanına geçme fikri gündeme gelmiş. Eşi iyi günde kötü günde dedik varlık da bize yoklukta. Çalışır aşarız bu günleri diyerek yanında durmuş Hidayet Beyin. Ama kısa sürede ataların ev üstünde ev olmaz sözü vuku bulmuş. Küçük sorunlar büyümüş. İki buçuk yaşında oğlu ve eşini kayınvalidesine emanet etmiş tez zamanda yuvasını yine yeniden kurmak sözüyle.
"Ara ki bulasın geçen zamanı
Aşan gün bir daha geri döner mi?"
Geçen tek saniye geri dönmez evet, gün bitti, ay, yıl deriz ya evet zam/andır geçen gidense ömürden.
Hidayet kardeşimiz evladı ve eşiyle güzel yuvasını tekrar tesis etmek için gerekli adımları atmış. İşe başlamış, ucuz yollu bir ev bulunmuş. Küçük ama gönüller bir olunca saray. Depozitoyu verip içini de döşedik mi inşallah.
“İyi niyetimle dara düştüm ama zerre kaybetmedim iyi niyetten” diyen bu genç kardeşimizin gönlüne göre versin Mevlam. İkinci baharın arefesinde umut olmak, yeni dikilen fidana can suyu, salına salına yol alabilmesi için sandalın kıyıdan denize itilmesi gerekliliği gibi…
Küçük bir dokunuş gerek şimdi…