Lösemi hastası Mustafa Abimizin engelli evladı Fatih için tekerlekli sandalyeye ihtiyacımız var.
Yorgunluklarımız yoruldu, yormaktan yorulmadığımız ruhlarımızın yorgunluklarından.
Durup b/akalım şimdi:
B/akalım ki dingin, sessizce... Suskun b/akışlı gönüllere b/ulaşalım!
Uzun olduğu kadar sıcacık ve samimi bir ileti aldım bu sabah Afyonkarahisar Temsilcimiz Doğan kardeşimden.
-“Abi, dün bir ev ziyaretine gittik ve çok oldu döneli de ben hala oradayım sanki…” diye başlayan hasbihal tadında satırlar. Pek yazacak, anlatacak bir şey bırakmamış bana ki hem uzun zamandır lösemi tedavisi gören babamız Mustafa Beyin yılların yorgunluğunu üç evladına nasıl belli etmeden taşıdığını hem de eşinin rahatsızlıklarını yüreğinde hisseden ve evin ağabeyi daha on ikisinde, gülüşü gülistanları kıskandıran otizmli oğlu Fatih’in üzerine titreyen Fatıma Hanımın gizli gizli içine akıttığı g/öz yaşlarını görmüş.
Görmüş de o da onlara belli etmemiş, edememiş.
-“Abi, Fatih’e bir engelli aracı lazım hem de çok acele tekerlekli sandalyede çıkaramıyorlar artık, düşmüş birkaç kere. Söz veremedim olur da halledemezsek diye ama görmeliydin annemizin gözlerindeki yürek yürek u/mutlu gülüşü bu konuyu anlatırken…”
diyor Doğan ve ekliyor:
-Aracın maliyetinin yarıya yakınının sözünü aldım buradaki gönlü zengin bağışçılarımızdan.”
İnsan, dinlendirmeli insanı. Bazen bir sahil gibi gönül dalgalarıyla, bazen yemyeşil göz alabildiğine bir ormanda esen yel ferahlığıyla. İnsan d/inler, insan duyar!
Varolasın! Görmeden bildik, işitmeden duyduk seninle Fatih'i.
Sen aracın siparişini ver Doğan Kardeşim. Ver ki dün şahit olduğun mutlu tablo gerçek olsun bir an önce. Selam da ekle şifa dileklerimizle sofralarını kurmak için her ay götüreceğin emanetlere.