Durduramazsın zamanı bırak ayak diremeyi, huşu ile dinle akıştaki ahenkli nameyi!
Gökyüzüne hasret, kanadı kırık martının,
Denize savurduğu çığlıklar yorgunluklarım.
Yanan gönlün küllerinden doğan anka kuşu,
İtinayla sakladığım yeri unutulmuş umutlarım.
Sormuyorum neden uçmaz martı,
Bilmiyorum anka kuşunun dönmek için nedir şartı...
Biz mi yoluz yoksa yolda yolcu muyuz? Durmak ve dahi istediğimiz yere istediğimiz zaman varmak elimizde mi?
Bazen bu sorular ve cevap arayışları kurcalar zihinlerimizi. Ezcümle “Zaman, beklenenleri getirdiği gibi gün gelip getirdiklerini de götürmekte.” Tıpkı sağlığımız gibi.
Zemine ablanın mektubunu okurken bu duygulara sürüklendim. Aklıma etrafımızdan onlarca örnek geldi. İnsan kuş misali bir var bir yok. Can çok şey saklıyor içinde ve sanki her nefes yeniden doğmak gibi adeta. Ablamız sapasağlam uyandığı o günün ilerleyen saatlerinde anlık yüksek tansiyona bağlı geçirdiği felç sonucu şimdi birlikte yaşadığı eşini kaybetmiş kızı ve on yaşındaki torununun destek ve yardımlarıyla hayatını idame ettirmekte. Bir dizi tıbbi ve fizik tedavi sonrası daha iyi ama hala tutunmadan yürüyemiyor, ayakta kalamıyor. Bacaklarının güçlenmesi ve bunun için fizik tedavi yanında spor gerekli ki işte tamda bunun için yazmışlar bize. Hem maddi imkanları olmadığından hem de ulaşım sorunundan fizik tedavi merkezlerine gidemediklerinden kızının desteğiyle bu egzersizleri evde yapmak, kas kayıp ve erimelerinin önüne geçmek için koşu/yürüme bandına ihtiyaçları var.
Dünlerde sağlıkla ilgili götürdüklerini yarınlarda tekrar geri getirsin zaman duasıyla söz verdik bu ana kıza siz iyilik y/olunca 26 yıldır koşan gönlü zenginler adına.